14 Nisan 2010 Çarşamba

Beyoğlu İstiklal Caddesi sahaflarda bir kitap buldum; Altıncı yazı

Daha önce birisi tarafından çizilerek okunmuş bir kitap.

Bu kitabı sahaftan satın aldım. Bu kitabı ilk alan kişi notlar düşmüş, kitabın ilk sayfasına; "Beyoğlu Belediyesi önünden kıvrılıp tramvay meydanına çıkan yokuşu yürüyerek Tünel'e çıktım. Bir kitap bir vitrinde ilgimi çekti. Bana tuhaf bir ışık kırılması ile el salladı, daha doğrusu. Unutulmuş insan gibi oradan el sallayan bir kitap; Pera da İstanbul, bu adı sevdim. Dayanamadım, içeri girip evirdim çevirdim, satın aldım. Beyoğlu anısıdır! Belki tramvayda belki başka bir gün başka bir yerde okurum."

Değerli İzleyici,

Anlaşıldığı kadarıyla yukarıdaki açıklamayı yazan kişi kitabı tramvayda düşürmüş, unutmuş olabilir. Tünel - Taksim arası yazılmış notlar. İkinci bir olay daha! Kitabı bulan ikinci kişi de kitabın başka sayfalarına bu kez önceki notları, bazı yerde çizerek kendi düşüncelerini yazmış.

Ayrı renk kalem, ayrı elyazısı stili belki üçüncü bir kişi de var. Ben bu durumda dördüncü ya beşinci kişi olacağım.

Olur mu demeyin! Bu kitabı bir sahafta buldum. Sayfaların arasına konulmuş günlük gibi notları arada bir okuma alıştırması yapıyor ve burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 14 Nisan 2010, Stockholm'Kalabalığın akıntısında sürüklenerek aşağıya, Beyoğlu İstiklal Caddesi yönünde yürüdüm bir süre. Buna yürümek denilir mi? Sürüklenme demek daha doğru.

'Ortalarda şaşkın şaşkın itilmelerden bir an kurtuldum, nasıl oldu, anımsamıyorum, ve sonunda kaldırıma çıktığımı anladım. Bunu nasıl anladım? Merak ediyorum!

'Tuhaf bir şey oldu! Biraz önce Taksim’e çıktığım tramvay, çıngırak vura vura aşağıya doğru geçti. Ben o sırada tam ortalardaydım. Kalabalık beni aşağı doğru itiyordu.

'Tramvay sesi, sanırım, bu sel suları gibi dizginsiz geçip giden insanları uyardı ve çok ani darbe gibi bir dalga yüklendi ortaya. Ben sol omuzumla bir inşaat kalasına çarpmadan önce, sağ omuzum ve kafam tramvayın ön tamponuna çarpar çarpmaz, kulağım uğuldamaya başladı.

'Nedir, diye düşünecek durum değildi, kargaşa da çıktı. Yere düşenler oldu ben sersemledim, bu sırada bereket tramvay, zınk diye gıcırtılarla durmayı başardı. Öfkeli bir kaç kişi vatmana bağırdı. "Ne yapıyorsun böyle? Gün ortası bela mısın nesin?" Bu sesleri işitince, öğlen olduğunu anladım.

'İş burada durmadı, dalga beni sol omuzuma doğru itti ve bu sırada yine çok tuhaf bir şey oldu, Belediye karton toplama arabası zınk diye durdu önümde.

'Omuzum bu sırada kalasa çarptı. Ondan kurtulmak isterken, yol kenarına park etmiş çöp kamyonu hareket etti. Hızlı bir hamle yaptım, hemen önümde açılan bir kapıdan içeri attım kendimi. açılan kapı kafama çarptı.

'Caddede nümayiş de varmış! Onlar da aşağıdan bastırıyormuş. Arkama dönüp bakma fırsatım olmamakla birlikte, ne kadar hızlı hamle yaparak çöp kamyonundan kurtulduğumu düşünmeye başladım bir an.

'Şırrak diye benim itmemle açılan kapıdan, ardımsıra baldırı çıplak birkaç turist de sırt çantalarıyla içeriye yığıldılar. Korkudan renkleri atmıştı. Dışarıya çıksam papuç pahalıya gidecekti! Baktım olacak gibi değil bu defa kendi irademle ileri, içeriye doğru ikinci daha hızlı bir hamle yaptım ve dalgayı savuşturarak kapı önüne düşmekten kurtuldum.

'Bu hamleyi nasıl yaptım? Buraya kadar olanlar aklımda. Bu badirede kafama çarpanlar kalas, çöp arabası, tramvay falan bende bellek kaybına mı yol açtılar yoksa? Ağrıyan başımı elerimin arasına almış bunu düşünüyorum.'

Beyoğlu, İstanbul, 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder